23 Mayıs 2013 Perşembe

PERİ BACALARI

Doğanın Kusursuz Estetiği
Peri Bacaları

       Yaklaşık 10 bin yıl önce neolitik çağın insanları yöreye geldiklerinde karşılarında görkemli bir manzara buldular.
       Bugün Kapadokya'da büyük bir hayranlıkla izlenen coğrafî oluşumların milyonlarca yıl önceye giden uzun bir öyküsü var aslında. Bölgeyi çevreleyen üç büyük yükselti Erciyes, Hasandağı ve Göllüdağı bundan yaklaşık 10 milyon önceki jeolojik devirlerde aktif birer volkandı.
       Bu yanardağlardan püsküren lavlar zamanla bölgenin geniş platolarını, akarsu ve göllerini yani 25 bin kilometre karelik bir alanı yaklaşık 100 metre kalınlığında bir lav tabakasıyla örttü.
   
  Doğa, başta Kızılırmak olmak üzere bölgedeki akarsu ve gölleri, sel suları, rüzgar erozyonu ve tüm diğer enstrümanlarıyla Tüf adı verilen ve volkanik küllerin çamurla karışımından oluşan farklı sertlikteki bu kayaları milyonlarca yıl boyunca aşındırıp oyarak bölgeye yavaş yavaş bugünkü pitoresk görüntüsünü verdi.
       Dik yamaçlardan hızla aşağı inen sel suları, karşılarında bulduğu farklı sertlik ve dirençteki volkanik malzemeden en usta heykeltraşları bile kıskandıracak güzellikteki şapkalı, mantar biçimli, konik, sütunlu yada sivri yapıtlar yarattı.
       Özellikle Ürgüp ve civarında çok rastlanan şapkalı Peri Bacaları'nın sırrı, gövde ve şapkayı oluşturan kayaların farklı dirençlere sahip taşlardan, yani tüf ve lahar, yada ignimbirit türü sert kayaçlardan oluşmuş olmasıydı. Yağmur sularıi coşkulu akarsular bununla da kalmadı, vadi yamaçlarını da rötuşlayarak ilginç kıvrımlardan arka plan fonları, yamaçlardaki lav tabakalarının ısı farklarından yararlanarak büyüleyici bir renk cümbüşü yarattı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder